MURİS MUVAZAASI SEBEBİYLE AÇILAN TAPU İPTAL VE TESCİL DAVALARI
Muris muvazaasında, mirasbırakan mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla karşı taraf ile görünürde bir sözleşme yaparak – görünürdeki bu sözleşme satış sözleşmesi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklindedir – asıl amaç olan bağış şeklindeki gizli sözleşmeyi saklamaktadır.
Muris muvazaasında, görünürdeki sözleşme muvazaa sebebiyle, gizli sözleşme ise yasal şekil kurallarına uygun olmadığından hukuken geçersizdir. Bu bağlamda, muris muvazaası, bünyesinde görünürdeki ve gizli olmak üzere iki farklı sözleşmeyi bulundurduğundan nisbi (tam) muvazaa niteliğindedir.
DAVANIN TARAFLARI
A- DAVACI
Muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açılabilmesi için öncelikle muvaazalı işlem yapan kişinin ölmüş yani muris konumunda bulunması gereklidir. Buna dayalı olarak, muvaazalı işlemden dolayı miras payı zarara uğrayan, zedelenen her mirasçı- saklı pay sahibi olsun veya olmasın- bağımsız veya birlikte dava açma hakkına sahiptir.
Dava, miras payına dayalı olarak tapu iptal ve tescil şeklinde değil de tereke adına açılacak olursa, bu durumda davacı konumunda tüm mirasçıların bulunması veya TMK mad. 640 uyarınca atanacak tereke temsilcisinin bulunması gereklidir.
B- DAVALI
Muris muvazaasına dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davalarında davalı konumunda olan kişi asıl olarak tapu sicilinde hak sahibi görünen kişidir. Bu kişinin ölmüş olması durumunda, külli halefleri olan mirasçılara karşı davanın açılması gerekir.
Öte yandan, muvazaalı bir şekilde devrolunan taşınmazın iyiniyetli 3. kişilere devri de söz konusu olabileceğinden, muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarının terditli olarak tazminat davası şeklinde açılmasında oldukça yarar vardır.
MURİS MUVAZAASINDA İSPAT
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında ispat yükü TMK mad. 6 uyarınca davacı taraf üzerinde olup; mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olarak taşınmaz devri yaptığının ispat edilmesi gerekmektedir.
Mirasçıların miras hakkına dayalı olarak açacakları davalarda, mirasbırakanın tasarruflarının mal kaçırma amaçlı, yani muvazaalı olduğunun ispatı için tanık dahil her türlü objektif ve sübjektif delilin dikkate alınması gerekmektedir. Bu noktada, mirasbırakan tarafından yapılan devir işleminin muvazaalı olup olmadığının tespiti için; mirasbırakanın devir tarihindeki mal varlığının miktarı, devredilen malın mirasbırakanın tüm malvarlığına oranı, devir tarihinde malı devralanın alım gücünün olup olmadığı, devredilen malın gerçek değeri ile devir bedeli arasında fahiş bir fark bulunup bulunmadığı vb. pek çok kriter göz önünde göz önünde bulundurulacaktır.
GÖREVLİ MAHKEME
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında görevli mahkeme HMK mad. 2 uyarınca “asliye hukuk mahkemesi”dir.
HMK mad. 2/1: “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.”
YETKİLİ MAHKEME
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında yetkili mahkeme HMK mad. 12 uyarınca “taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi”dir.
HMK mad. 12/1; “Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.”
Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi kesin olduğundan, taraflar kendi aralarında yetki sözleşmesi yapamazlar veya ilave bir yetki kuralı koyamazlar.
ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilir.
Ancak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde düzenlenen tespit öncesi muris muvaazası iddiası ile açılan iptal davalarında; muris, kadastro tespit tarihinden önce, tapuda adına kayıtlı taşınmazları devretmiş ve tespit tarihinden önce ölmüş ise, 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanacaktır.
Bir cevap yazın